Melancholia



Melancholia, ,benim için 2011'in en çarpıcı filmi. Distopyan bir filmin bu kadar sarsıcı ve yıpratıcı olabileceğini hiç düşünmemiştim açıkçası. Filmin daha henüz başında gösterilen muhteşem kareler, filmin atmosferini o kadar güzel kuruyor ki -güzel derken filmin amacına güzelce hizmet edişinden bahsediyorum, yoksa pek de iç açıcı kareler değil aslında - o malum sona yaklaşışı içinde gibi hissettirerek devam ediyor film. 
Filmin ikinci kısmında Justine karakterinin değişen halet-i ruhiyesi çok etkileyiciydi. Filmden seçtiğim sahnelerin de filmin ilk yarısında ve ikinci yarısında (Trier tarafından iki parçada işleniyor film) Justine'in durumunu en iyi betimleyen sahneler olduğunu düşünüyorum. 
Filmin ilk yarısında Justine'in küvete giremeyecek kadar bitkin olduğu ve ayağını bile kaldıramadığı sahnede sanki benim de bütün enerjim çekilmiş gibi hissettim. Filmin diğer yarısında Melancholia'nın ışığının Justine'in vücudunu yıkadığı sahne ise bence hem çok estetik ve erotik bir sahneydi, hem de bir nevi ölümle dans edişti sanki.




1 yorum:

  1. çok garip ama ilginç bir film,sonunu getiremedim ruhum daraldı doğrusu!

    YanıtlaSil